YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

25 Aralık 2007 Salı

ADAM OLACAK ÇOCUK...


1960 yılında Samsundan ayrıldıktan sonra Lise, Üniversite eğitimimi Ankara’da yaptım.
KBB Uzmanı olduktan sonra Samsun’a yeniden gelişim 33 yaşımda ve 1979 yılındadır.
O sıralarda Tıp Fakültesi yeni kurulmuş ve Kadıköy mahallesinde eski Göğüs Hastalıkları Hastanesinin bir bölümünde, küçük bir eğitim kadrosu ve az sayıda öğrenci ile çalışmalarına başlamıştı.

Boş vakitlerimizde genç Öğretim Görevlileri ve Öğrenciler bazen aramızda bazen de bulduğumuz rakiplerle maçlar yapardık.
O zamanlar daha henüz saçlarımıza beyazlar düşmemiş olduğu için büyük efor sarf eder, güzel maçlar çıkartır, kâh yener kâh da yenilirdik.

Günlerden bir gün Samsun Yolspor genç takımı ile maç alınmıştı.
Hazırlıklarımızı yaptık.
Eski stada gittik.
Ben takımda henüz yeniyim.
O gün savunmada görev yapacağım.
Takım arkadaşlarım, özellikle de doğma büyüme Samsunlu öğrencimiz Ömer İyigün beni uyardı. “Ağabey, karşı takımın bir santrforu var, müthiş oynuyor…” Ben de Ömer’e : “Tamam Ömer, gereğini yaparız. Tutarım onu…” dedim. “Ama Ağabey, bildiğin gibi değil, anormal bir golcü. Her pozisyonda atıyor…” diye tekrar uyardı beni. “Anladım Ömer” dedim ve pek de önemsemedim.
Çıkıp topumuzu oynayacağız altı üstü…

Neyse, maç başladı. Karşımda 15-16 yaşlarında ufak-tefek, pire gibi bir çocuk var.
Öylesine hareketli ki… Pas alıyor, pas dağıtıyor. Ayağına, kafasına hâkim birisi.
Tutmakta zorlanıyorum. Her pozisyonda topa vuruyor. Şutları isabetli, havada da o denli mükemmel. Öyle bir kafaya çıkıyor ki topu daha ben göremeden kafayı vuruyor. Sadece ben değil tüm müdafaamız onunla mücadele ediyor. Ama ne yapsak boş. Adam, -adam bile değil- çocuk golleri biri biri peşine sıralıyor. Attığı gollerin hepsi biri birinden güzel. Neyse, maçı tümünü bu afacan çocuğun attığı beş golle 5-0 yenik bitiriyoruz.

Elbiselerimizi giyerken hep onu konuşuyoruz. Bu arada Ömer, “ben söylemiştim Yücel Ağabey” diyor. Ömer’den ismini öğreniyorum. “Tanju” diyor.
Önemsemiyorum.
Kısa bir süre sonra ismini bile unutuyorum.

Ertesi yıl Samsunspor’un maçlarını izlemeye gittiğimde forvette görüyorum onu.
Birkaç yılda müthiş ilerleme kaydetmiş.
İnanılmaz güzel gollerine tanık oluyoruz.
O kadar güzel goller atıyor ki artık Samsunspor’un hiçbir maçını kaçırmıyorum.
O dönemlerde TV’lar bu kadar yaygın değil.
Samsunspor’un maçlarını pek görüntülemiyorlar.
Tanju’nun Samsun dışında ismi bile bilinmiyor.
Bizler ise Tanju’nun artistik gollerinin bir avuç seyircisi ve tutkunu oluyoruz.
Tanju ile daha sonraları Ömer vasıtası ile arkadaş oldum.
Kendisinin ve ailesinin dostluğunu ve sevgisini kazandım.
Birçok aile ferdini tedavi ettim.
Pırlanta gibi bir kalbe sahip, içi insan sevgisi ile dolu bir kişi olarak tanıdım Tanju’yu…

Tanju’nun ünü daha sonraları Samsun dışına taştı.
Önce Milli Takıma sonra da Galatasaray’a gitti.
Sonra da Fenerbahçe’de oynadı.
Büyük şöhret kazandı.
Oralarda da müthiş goller attı ve çok popüler oldu.
Birinci Türkiye Liginde tam dört kez Gol Kralı” oldu.
Benim karşımda oynadıktan tam on yıl sonra 1999 da Avrupa Liglerinde 39 golle en fazla gol atan futbolcu oldu ve “Altın Ayakkabı” ödülü aldı...

Genç yaşta şana, şöhrete ve paraya kavuştu.
Maalesef onun bu şanından, şöhretinden yararlanmak isteyen kötü kişilerin kurduğu tuzaklara düştü. Çok kimse belki kınadı onu ama bu altın kalpli, her zaman saygılı ve sevecen kişiliği -çoğu kişi yakından tanımadığı için- anlayamadı...

Dostluğumuz halâ devam ediyor Tanju Çolak ile.
Geçmişte takımımıza acımadan beş gol atmış olsa bile…
.