YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

9 Nisan 2009 Perşembe

ARSUZ'UN ARSIZI...


Can Böke bu yıl dört yaşına girdi.
Can, sınıf arkadaşlarım Füsun ve İskender Sayek'in torunu.
Yazları hep İskenderun'un Arsuz ilçesinde geçiriyor.
İki yıldır Füsun'u anma etkinliklerine katılıyor.
Yaşdaşlarını ağırlıyor.
Birlikte anneannesine çiçekler yapıyorlar.

Can, tüm çocuklar gibi uslu, akıllı ve sevimli.
Teyzesi Aylin bir grafik sanatcısı.
Bu yıl ona bir fanila yaptırmış.
"Arsuz Arsızı" diye...
O da tüm sevimliliği ile giymiş dolaşıyordu aramızda.
Üstünde ne yazdığını bilmeden...

Füsun, dört yıl önce şunları yazmıştı o henüz bir aylıkken.
Sonra da aramızdan ayrılmıştı.
Çok sevdiği Can'ın arsız'lığını göremeden...

..........

CAN’landık…

Temmuz ayı bizim için özeldi… Ailemize küçük bir bebek katılacaktı... sabırsızlandı.. haziranda geliverdi… evet onunla biz CAN’landık… bu özel duyguyu sizlerle paylaşırken, bir dakikalık bir sürede dünya nüfusuna (6.378.103.800) 5 bebek, Türkiye nüfusuna (72.184.425) 1 bebek katıldığını öğreniyorum… evet, bu özel ve güzel duygu oldukça sık yaşanıyor ve o güzel bebekler aslında dünyamızı canlandırıyorlar… ne zahmetle gelseler de:

bugün yarın doğacaksın
bi’ bulutta pusulasını onartırken bi’ leylek

ağıl
ar içinde bırakarak anneni
doğacaksın bebek

önce annene teşekkür etmelisin

yükün çoğu onun

anneni sütlüce sev

işin ağustos böcekliğine kaçsa da

çorbanda ersuyu olan babanı

o kırık merdiven gözlü adamı da sev” (A.Akova)

bebek CAN acele acele bu dünyaya inerken, geceler boyu annesine, sonraları kendisine şefkat gösteren doktorlar ve hemşireler tanıdı… ve eminim ki o bile bu özverinin karşılığı olamayacağını anladı, annesi “bu ne olağanüstü çalışma, hepsine hayranlık duydum” derken…

doğdun
Üç gün aç tuttuk

Üç gün meme vermedik ana
Adiloş bebem

Hast
a düşmeyesin diye
Töremiz böyle diye

Saldır şimdi memeye

Saldır da büyü
” (A.Arif)

Tam tersine hasta düşmesin, clostrumu da içsin diye hemen anne sütü ile beslediler Can bebeği… bebek dostu hastanede… bebek dostuydu, çünkü anne sütünü teşvik ediyordu…

CAN bebek,

işte en değerliyle en değersizin
işte simyanın ve kimyanın
işte masalın ve mantığın karman
çorman olduğu yerdesin

al sana bi’sürü başağrısı bebek
” (A.Akova)

diyen şaire hak verdiren bir ortamda doğdu…

Aslında iyi çalıştığında (iyi donanmış, personeli tam ve mutlu) en güzeli olan ama olanaksızlıklar içinde bırakılıp terk edilmeye çalışılan sağlık ocakları yerine, yararı anlaşılamayan bir aile hekimliği modelinin tartışıldığı günlerde… Doğduğu ve anne sütüne sıkıca sarılıp büyümeye çalıştığı günlerde; Sağlık Bakanı’nın elinde bir ticari mama paketi ile mama fabrikası açarken görüntülenmiş bir fotoğrafı gazetelerde yer aldı. Bir çocuk hekimi ve kurumu ilk 6 ayda yalnızca anne sütü diyen bir bakanın bu fotoğrafı bilim insanlarını epey üzmüş olacaktı ki; TTB Pratisyen Hekimler Kolu ve Türk Neonatoloji Derneği bir mektup gönderdi Sayın Bakan’a…

CAN bebeğin annesi STED’den bebeklik dönemi ile ilgili yazıları okuyup heyecan duyarken önerdi: “Biz annelere özel, ayrı bir kitapçık yapın” diye…

CAN bebek dünyaya alışırken, o daha sağlıklı büyüsün, bebekler ölmesin diye çırpınanlardan biri Prof. Dr. Şükrü Hatun ve asistanı bir firmayı mahkemeye verdiler… “çocukların açamayacağı ilaç kapakları kullanmadıkları ve onların zehirlenmesine neden oldukları” için…

İyi ki Can bebekleri düşünen pek çok güzel insan var…

Başka şeyler de oldu bu arada… Hepsi çok önemli ve önümüzdeki günlerde çook konuşulacak… gündem epey yüklü, ama olsun biz CAN’landık ya… bu yepyeni enerjiyle her şeye yetebileceğimiz duygusunu taşıyoruz ya…

Ataol Behramoğlu,
“Bebeklerin ulusu yok
Başlarını tutuşları aynı

Bakarken gözlerinde aynı merak

Ağlarken aynı seslerinin tonu

Bebekler çiçeği insanlığımızın

Güllerin en hası, en goncası

Sarışın bir ışık parçası kimi

Kimi kapkara üzüm tanesi

Babalar çıkarmayın onları akıldan
Analar koruyun bebeklerinizi

Susturun susturun söyletmeyin

Savaştan yıkımdan söz ederse biri

Bırakalım sevdayla büyüsünler

Serpilip gelişsinler fidan gibi

Senin benim hiç kimsenin değil

Bütün bir
yeryüzünündür onlar
Bütün insanlığın gözbebeği

Bebeklerin ulusu yok

Bebekler çiçeği insanlığımızın

Ve geleceğimizin biricik umudu
” diyor.

“Geleceğimizin biricik umutları”na daha güzel bir dünya bırakabilmek için zaman daralıyor, canlanalım, koşalım…

Dr. Füsun Sayek, Tıp Dünyası – 15 Temmuz 2004, sayı 124