YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

21 Temmuz 2009 Salı

CENGİZ OĞUZ...


30 yıldan beri vakit bulduğumda Sinop'a giderim. 
Anne memleketidir Sinop... 

İçinde birçok güzellikler barındırır. 
Her gidişimde keyifle dolaşırım bu kişilikli kentte. 
Yakın bir zamana kadar Türkiye'de benzinlikler çok bakımsızdı. 
Samsun-Sinop arasında da güzel bir benzinlik yoktu. 

1989 da Gerze yakınlarında bir Petrol İstasyonu açılmıştı. 
Oğuzlar Petrol. 
Gerze-Sinop yolunun 9. kilometresinde. 
Pırıl pırıl, yepyeni bir Benzinlikti burası. 

Çiçekler içerisinde, bakımlı ve alımlı bir istasyondu. 
Tuvaletleri tertemizdi. 
Klasik müzik yayınlanıyordu. 
Her gelene çay, tost ikramı yapılıyordu. 

Bu güzel tesisin sahibini tanıyıp, kutlamak istedim. 
Ancak kendisi istasyonda yoktu. 
Bir not yazarak kendisine verilmek üzere bıraktım. 
Böyle bir tesisi kurduğu için onu kutladım. 

Daha sonra kendisiyle tanışmak mümkün oldu. 
İsmi Cengiz Oğuz'du. 
Gerze'nin eşrafındandı. 
Aileden büyük bir çiftlikleri vardı.
 
Ayrıca ticaretle iştigal ediyorlardı. 
Cengiz Bey'in hobisi avcılıktı. 
Zamanında iyi, bilinçli bir avcıydı. 
Ancak tanıştığımızda avcılığı bırakmıştı. 

Büyük keyiflerinden birisi yemek yemekti. 
Avcı olduğu için damak tadını iyi biliyordu. 
Birçok kez benzinliğinde birlikte yedik. 

Bir-iki kişi gittiğimizde bile muazzam bir sofra hazırlanıyordu. 
Masada yok yoktu... 
Belki bir tek kuş sütü eksik kalıyordu. 
Bırakın önümüzdekileri bitirmeyi, tadamadıklarımız bile oluyordu.
 
Çoğu kez de masa olduğu gibi kaldırılıyordu. 
Misafirlerimle gittiğimde daha zengin bir menü oluyordu. 
Her türlü aperatif yiyecek, içecek zaten vardı. 
Bunun yanında da iki çeşit de ana yemek geliyordu. 

Her şey çok taze idi. 
Biberler, domatesler, çilekler dalından kopartılıp getiriliyordu. 
Odun fırınında hazırlanmış Gerze pideleri eksik olmuyordu. 
Yemekler inanılmaz nefis hazırlanıyordu. 

Mevsimine göre Lüfer, Palamut, Çarpan, Hamsi, Somon, Kalkan balıkları muhakkak oluyordu. 
Çok güzel servis ediliyordu. 
Yemek sonrasında da bol taze meyve servisi yapılıyordu. 
Masamıza her zaman mevsim çiçekleri de konuluyordu. 
Gözü de, gönlü de, karnı da doymuş olarak kalkıyorduk masadan. 
Yetmezmiş gibi giderken de azıklarımız paketlenerek yanımıza veriliyordu. 

Sinop'a gezmeye götürdüğüm birçok dostlarım şahit olmuşlardır. 
Cengiz Bey'in konukseverliğine.
Ve de "Halil İbrahim" sofrasına...

Cengiz Bey artık kendisi fazla yiyemiyor. 
İki yıl önce bir by-pass ameliyatı geçirdi. 
Birçok şeyi yemesi yasaklandı. 
Kendisi de oldukça zayıfladı. 

Ama yine de dostlarını ağırlamaktan büyük keyif alıyor. 
Onlar yerken büyük haz duyuyor. 
Sanki kendisi yiyormuş gibi seviniyor. 
Gözlerinin içi gülüyor bu 20 yıllık dostumun... 


Cengiz Bey'in sofrası resimleri için: 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder