YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

9 Eylül 2009 Çarşamba

CAMİLİ'NİN CAMİLERİ...


Macahel, Gürcistan sınırına komşu bir bölgemiz.
Gürcü'ce "maca" bilek ve "heli" de el sözcüklerinden oluşuyor.
Yani, Macahel "avuçiçi" anlamına geliyor.

Macahel, yalçın Karçal dağlarının çanağında bir bölge.
Beş köyü var.
Efeler, Uğur, Maral, Düzenli ve Kayalar.
Beş parmağı andıran bu köylerle gerçekten avuçiçi gibi bir yer.

Yerleşik coğrafi isimlerin değiştirilmesini doğru bulmuyorum.

Bir keresinde Van'a gitmiştim.
Meşhur Hoşap kalesini gezecektim.
Hoşap'a kadar gittim.
Girişte bir tanıtım tabelası:
"Güzelsu".

Tercümesi belki doğru.
Hoşab gerçekten "güzelsu" demek.
Ama Hoşap'a hiç uymuyor.
Hele hele "Güzelsu Kalesi" hiç bir anlam ifade etmiyor.

Macahel'in resmî adı da 1930'larda değiştirilmiş.
"Camili" yapılmış.

Yöre halkının % 90Gürcü'ce konuşuyor.
Buranın ismini halâ "Macahel" olarak kullanıyorlar.


Camili olmasının nedenini de orayı görünce kavradım.
Beş köyün iki camisi burada.
Yayla evi benzeri, basit mi basit yapılar.
Ahşaptan yapılmışlar.
Minareleri bile ahşap.

Dışarıdan pek bir albenileri yok.
Çevreyle uyumlu, doğayla barışık düz yapıtlar.

Osmanlı döneminde buraya cami yapılmak istenilmiş.
Tahsisat verilmeyince yörenin ustaları kolları sıvamış.
"Para göndermeseniz de biz yaparız" demişler.

Yörede ağaç, ahşap bol.
Oturmuş camilerini yapmışlar.
İman gücüyle, yürekleriyle, sanatkârlıklarıyla.
1855 yılında, bundan 150 yıl kadar önce...

Hem de iki tane.
Biri birinin benzeri iki cami.

İçlerine girince çarpılıyorsunuz.
O kadar basit ama o kadar renkli yapılar.

Sessiz, dinlendirici, huzur verici bir ortam.
Kubbeleri, mimberleri, işlemeleri, oymaları pek güzel.
Tüm bunlar binbir renkle bezenmiş.

Osmanlı'nın görkemli camilerinden değil.
Halk kültürünün yansıması sade yapılar.

Ama o denli de görkemli, mistik eserler.
Kakmalar ince bir kalem işçiliğiyle işlenmiş.
Ağaçlar, çiçekler, üzüm motifleri.
Hatta bir de yelkenli gemi figürü var.

Anlamlarını çözmeye çalışıyorum.
Bir türlü anlayamıyorum.

Camili'nin camileri görmeye değer.
Gözden uzak olsa da Gürcistan sınırında olsa da değer...


Camili Camisi fotoğrafları için :
https://photos.google.com/share/AF1QipPW7nUnTBKOrpgqad19lih5ks4SS8udXB2ZuYoyhF1p0A5zD1qnx-PRMRQTaVfwLg/photo/AF1QipNyqL2C99ex_qxgsVcRclEZz52QnzhIMejL_X8i?key=WXU1aFh2TmI0dnZGQTZoYkVlYk1PaERXUkZJU3B3

.