YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

7 Haziran 2010 Pazartesi

GS ADASINDA...

Bu hafta sonu İstanbul’daydım. 
Mesleki bir görevle gitmiştim. 
Toplantılarımızı tamamladık. 
Sonraki gün Samsun’a dönecektim. 

Ancak uçağım akşam saatlerindeydi. 
Sabah otelde kahvaltı yapıyordum. 
Meslektaşım Dr. İbrahim Hızalan ile birlikte.
Sevgili İbrahim doğuştan Galatasaray’lıdır...

Üniversite öncesi tüm eğitimini Galatasaray’da almıştır. 
Galatasaray Kulübü üyesidir. 
Halen Bursa Uludağ Üniversitesi’nde çalışmaktadır. 
KBB Öğretim Üyesi olarak... 

İbrahim “bugün ne yapacaksın Yücel” diye sordu. 
Hava çok güzeldi. Ancak benim belirli bir plânım yoktu. 
Belki Taksim’de şöyle bir gezerdim… 

İbrahim güzel bir öneri yaptı. 
Kahvaltıdan sonra boğazda bir kahve içelim” dedi. 

Kararlaştırdık. 
Feriye veya Ortaköy’de bir kahve içecektik. 
Sabah serinliğinde gerçekten güzel olurdu Boğaziçi… 

Yola koyulduk. 
Feriye ve Ortaköy’ü çok beğenmedik. 
Kuruçeşme’ye kadar gelmiştik. 
İbrahim “GS Adasına hiç geldin mi” diye sordu. 

Önünden defalarca geçmiştim. 
Ama GS Adasını hiç görmemiştim. 
Çok da merak ediyordum burayı. 
O zaman burada içelim kahvemizi” dedi...

Otomobili park ettik. 
Mermer bir Arslan heykeli karşıladı bizi. 
GS’a ait bir adada sarı kanarya’ların karşılayacağı.
Pek düşünülemezdi, tabii ki… 

Ada, boğazdaki iki adadan birisi. 
Diğeri Kızkulesi’nin olduğu ada, bilirsiniz. 
Burası, Kuruçeşme sahilinden 165 m. açıkta. 
Ulaşım sağlanıyor motorlarla... 

Bu ada zamanında.
Hediye edilmiş Sarkis Balyan’a. 
Beylerbeyi, Yıldız ve Çırağan Saray'larının mimarına. 
Sultan Abdülaziz tarafından 1872 yılında.... 

Ünlü ressam Ayvazovski de bu adada kalmış. 
Sonra sanatçılardan arınmış. 
1914’ten sonra kömür deposu olarak kullanılmış. 

GS Başkanı Sadık Giz burayı satın almış 1957 yılında.. 
Hem de su’dan ucuz bir fiyata. 
Tam 150 TL’sına… 

Ve burayı GS Sutopu şubesine tahsis etmiş. 
GS yüzme takımları hep burada çalışmış. 
Büyük başarılar sağlamış... 

Bu ada GS Sosyal Tesisleri olarak kullanılıyor. 
Nefis bir boğaz manzarası eşliğinde. 
Atatürk Köprüsü’nün yanında... 

Biri birinden güzel Restoran ve Kafe’ler var. 
Çok da güzel bir havuz. 
Boğazın ortasında havuza girebiliyorsunuz. 
Yanınızdan geçen tekneler, vapurlar eşliğinde… 

Sabah erinde burası kalabalık değil. 
Sessiz, sakin bir ortamda sohbet ettik. 
Acı (şekersiz) bir kahvesini içtim. 
Sevgili İbrahim kardeşimin… 

Güzel sohbetten sonra Taksim’e çıktık. 
Yine sevgili İbrahim ile. 
Bu kez ben ona sordum
 “GS Müzesini gezdin mi” diye... 

Haberi yoktu. 
Çünkü bu Müze yeniydi. 
Ben bir ay önce dolaşmıştım. 
GS Lisesinin tam karşısında. 
Eski Galatasaray Postanesi’nde...

Bu kez Müzeyi sevgili İbrahim ile birlikte gezdik. 
Ve onun verdiği çok güzel bilgiler, 
Hiçbir yerde ulaşamayacağım açıklamalar eşliğinde...

Eğitim ve Spordaki başarıları birlikte sergileniyor. 
Galatasaray’ın bu çağdaş Müze’sinde… 

Acı bir kahve’nin 40 yıl hatırı olur”muş. 
Acı bir kahvesini içmiş olmasanız bile 
Bir Galatasaraylı arkadaşınızın, 
Gidin, dolaşın ve görün bu Müze’yi.
Sevgili Fenerbahçe’liler, Beşiktaş’lılar. 
Ve hatta Trabzon’lular, Bursa’lılar… 

Her şey’in ülkemiz, vatanımız için olduğunu, 
Bu güzel rekabetten ne güzellikler doğduğunu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder