YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

1 Ağustos 2011 Pazartesi

SON YEMEK...


1948’lerde başlamıştı.
Oskar Restoran’ın öyküsü…

Hüseyin Efendi.
Tarafından kurulmuştu.
Burası.
Bafra Oteli olarak…

Üstü Otel'di.
Altı da Kıraathane.
O dönemlerde...

İyi bir yerdeydi.
Belediye meydanı'ndaydı.
Ve de Otobüs garajı'nın .
Tam karşısındaydı…

Lokanta biçimine dönüştürüldü.
1967 yılında bu Kıraathane.
Üstü yine Otel’di.
Altına da Oskar Restoran denildi…

İşletmesini.
Özden ağabey üstlenmişti.
Özden Ondokuzmayıs

Çok titiz bir kimseydi.
Özden ağabey.
Balık ve et’ten çok iyi anlıyordu.
Tüm sebzeleri de kendisi seçiyordu…

Bir anda kalitesi arttı.
Müşterileri de…

Özellikle Hekim Yd. Sb. adayları.
Eğitim gören Samsun’da.
Sahra Sıhhiye Okulu’nda.
Çok sık gelirlerdi buraya…

En iyi iki Restoran'dan birisi idi.
Yanındaki.
Cumhuriyet Lokantası ile birlikte.
Samsun’da…

Sabahları kahvaltı ve çorba verilirdi.
Öğlenleri geleneksel tencere yemekleri.
Akşamları da et ve balık.
Tabii yanında da Aslan sütü

Sonra Emin arkadaşımız işletti burasını.
Emin Ondokuzmayıs.
Özden ağabey’inin ölümü üzerine…

O da çağdaş hale getirdi burasını.
İki katlı modern bir Lokanta oldu.
Kalitesinden hiç ödün vermeden.
Ayniyle devam ettirerekten…

Sık sık giderdik.
Oskar Restoran’a.
Arkadaşlarımızla.
Konuklarımızla…

Çok güzel.
Yemekler yerdik.
Öğlende, akşam üzerinde.
Her seferinde…

Tadı damağımızda kalırdı.
Patlıcan kebabı’nın, Ankara tava’ın.
Püreli piliç kızartma’nın, kuzu dolma’nın, hamsili pilav'ın.
İncik haşlama’nın ve de Etli bamya’nın…

Meze'leri bir başka tad’dı
Zeytinyağlı kereviz ve Lahana dolma alınırdı.
Yanında yoğurtlu ıspanak muhakkak bulunurdu.
Çerkez tavuğu’nun ve Midye dolma’nın tadına doyum olmazdı…

Mevsimine göre balık seçilirdi.
Kışın hamsi muhakkak yenilirdi.
Kalkan’ın, Mezgit’in görüntüsü bile yeterdi.
Yanında midye tava, karides güveç muhakkak gelirdi…

Tatlı'ları bir başka alemdi.
Fırın sütlâç, şekerpare, fıstıklı parfe.
Cevizli kabak tatlısı, kaymaklı ayva tatlısı.
Kazandibi, Vişneli ekmek kadayıfı.
Hangisinin yeneceğine çok zor karar verilirdi…

Maalesef dün kapandı.
1948'de başlayan 60 yıllık öykü.
Bu lezzet durağı.
Ve de bu güzel Restoran

Dün Oskar'da idik.
Buradaki son yemeğimizi yedik.
Her şeye elveda dedik.
Oskar’daki güzel günleri yadettik.

Emin ve Arzu Ondokuzmayıs ile.
Bir avuç arkadaşıyla.
Ve de hüzünle…

Oskar bu günden itibaren artık olmayacak.
Yakında burada bir banka şubesi açılacak.
Oskar Restoran diye bir yer kalmayacak.
"Damak çatlatan" lezzetler artık olmayacak.

Yakında zaten kimse de burayı hatırlamayacak…


(30 Haziran 2011)

Oskar Restoran Fotoğraflarım:

https://photos.google.com/album/AF1QipMPbNxIEXPyZcUO9biQtDMPRoWTNuEBsGdoryia/photo/AF1QipOIjJ7vR4mSyP6CI-GPJjEuIfJlrVGb5ES05r3m

.