YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

28 Ağustos 2014 Perşembe

TORNET...


Şimdiki bebeler.
Tornet'i pek bilmezler.
Ne şeklini, ne de gürültülü sesini.
Çocukluğumuzun bu muhteşem keşfini...

Ben çocukluğumda tanıdım.
Tornet'i.
Yenimahalle'ye geldiğimizde.
Ankara'ya 1960 senesinde...

Evimiz Dereboyu sokaktaydı.
Semt pazarı kurulurdu.
İvedik caddesinde.
Evimize hayli uzakta bir yerde...

Memurdu Yenimahalle'lilerin hemen hepsi.
Genellikle tümü orta halliydi.
Kimsenin yoktu otomobili.
Yollar uzun uzun yürünürdü...

Semt pazar'ı İvedik'teydi.
Semtin en uç kesimindeydi.
Arazi biraz eğimliydi.
Pazara tornetle gidilirdi...

Sokağın çocukları yapardı.
Tornet'i.
İmeceyle, işbirliğiyle.
Ve de kısıtlı deneyimleriyle...

Önce rulman'lar bulunurdu.
Tahtadan sağlam bir kasa yapılırdı.
Tahtadan bir de direksiyon ayarlanırdı.
Sonra da rulmanlar yerlerine takılırdı...

İki tekerlekli.
Üç tekerlekli.
Ya da dört tekerlekli olabilirdi.
Tornet, modeline ve ihtiyaca göre...

Genellikle binek içindi.
İki ve üç tekerliler.
Dört tekerliler ise.
Yarardı pazardan yük getirmeye...

Hafta içinde tornetlere binilirdi.
Ayak gücüyle itilirdi.
Eğimli arazide.
Oldukça hızlı gidilirdi...

Çocukların tek eğlencesiydi.
Tornet çok sevilirdi.
Tornet yarışları yapılırdı.
Formula-1'e rakip olunurdu...

Yollar boştu.
Ara sokaklar uygundu.
Otomobil hemen hemen hiç yoktu.
Tornet'ler üçlü, beşli koşturulurdu...

Hafta sonlarında.
Gidilirdi annelerle pazar'a.
Kıyıda, köşede beklenir.
Sebzeler, meyveler tornet'e yüklenirdi...

Sonrası daha zordu.
İtmek gerekirdi yukarı doğru.
Dolu kasayla, yüklü ağırlıkla.
Zorlanırdık dik yokuşlarda...

Dizayn edilirdi çocukça.
Yapılırdı büyük bir ustalıkla.
Tornet'imiz hem işe yarardı.
Hem de oyuna...

Bilmez şimdinin bebeleri.
Paten'in, kaykay'ın, scooter'ın.
Hatta asrın buluşu Segway'in prototipini.
El emeğiyle tarafımızdan yapılan şeklini...

O devirde yoktu kimsenin.
Fotoğraf makinesi.
Ama her çocuğun.
Vardı iyi-kötü bir tornet'i...

Yok hiçbirimizin bu nedenle.
Çekilmiş bir resmimiz tornet'le.
Ama en büyük eğlencemiz o dönemde.
Biliniz ki binmekti bir Tornet'e...


Tornet Fotoğrafları (internetten):
https://photos.google.com/share/AF1QipPvbtIUkDIuo_jo1xMVH2z7jNUzhHvg2FWrbk1Gqw3jkq3kY0kV-A7KaF-5L5nweQ/photo/AF1QipPLFiSc5m9VIvob2YWBwzUuUquvzAg0ynv4Luut?key=cjVpZVprMWpKVHNTblZBY1JvSDAydGJrUFR3bFpR

Tornet yapımı (video)
https://www.youtube.com/watch?v=7FAJS8FTMJ8

.