YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

8 Mart 2015 Pazar

DÜNYA KADINLAR GÜNÜNDE...

MORDOĞAN'LI DEMOKRAT MEDİHA

İzmir demokrattır, özgürlükçüdür denir ya, boşuna değildir böylesine taçlandırma. Buna ilişkin pek çok olay tarihte yer alır. Ama almayanlar da vardır. Onların da notu bir yerlere düşülmüştür. Uzun yıllardır İzmir'de yaşayan, şair ağabeyimiz, cumhuriyet savcılığı yapmış olan Berin Taşan'ın, 'Bir Tanığım Kalsın' adını taşıyan, Ümit Yayıncılık'tan 2005 yılında çıkmış olan kitabında, böylesi tarihe not düşülmüş kısa bir yaşanmışlık metni karşısında heyecanlandım, yüreğimin vuruş sayısı arttı ve doğal olarak övünç duydum.
     
Berin Taşan'ın kitabında yer alan ilgili bölüm, 'Mordoğan'da Bir Mediha Hanım' adını taşıyor. Berin Taşan, Şiran'da Cumhuriyet Savcısı olarak görevli bulunduğu sıra, genel hastalığımız olan politikacı hışmına uğrar, 1957 yılında İzmir'in deniz kıyısı ilçesi Karaburun'a sürgün olarak tayin edilir. Karaburun dediğin yer, Batı Anadolu'nun en ucunda, Sakız ile Midilli adalarına, bir de maviden yeşile değişen berrak Ege Denizi'ne bakan 'iki kahve bir fırın yer'dir o zamanlar. İzmir'in en küçük ilçesidir. İzmir ile ulaşımı günde bir kez kalkan otobüs ile sağlanmaktadır. Neyse. Biz gelelim Berin Ağabeyin bir öldürme olayının soruşturması için o yıllar Karaburun'a bağlı Mordoğan'a gitmesine. Berin Ağabey, Mordoğanlıları, köylerinin adli bir olayda adının geçmesi karşısında canları sıkkın görür. Çünkü bu olay Mordoğan tarihinde yaşanmış 'ikinci adli olay'dır.
-Birincisi neydi? diye sorar Berin Ağabey.
-Mediha Hanımın işi, der muhtar ve anlatmaya koyulur.

Mordoğanlılar, tek parti döneminde uzun yıllar muhtarlık yapan kişiden çok çekmişlerdir. Arkasında parti ve hükümet olduğundan değiştirmeye güçleri yetmemiştir. 1946'da çok partili döneme giriş, muhtarlık seçimlerinin yenilenecek olması fırsat yaratır. O yılın ilkyazında yapılacak seçim dolayısıyla kendi adaylarını belirlerler. Ancak eski muhtar yine adaydır. Üstelik arkasında il, ilçe tüm parti yönetimlerinin desteği vardır. Jandarma da eski muhtarın seçilmesi yönünde konuşlandırılır. Seçim sandığı köy odasına konur. Sandığın başında bir tek eski muhtar, eski muhtarı tutan köy ihtiyar heyeti vardır. Oyunu atan Mordoğanlı odadan çıkar, dışarıda beklemeye koyulur. Jandarma, sandığın bulunduğu köy odasını silme çevirdiğinden içeri kimse girememektedir. Oy kullanma biter, sandıktaki oylar sayılır, ihtiyar heyetinden bir kişi kapının önüne çıkar, 'Sayım sonucu eski muhtarımız kazandı' açıklamasını yapar. Ortalık bir anda karışır. Köylülerle jandarma birbirine girer. Köylüler, 'Seçime hile karıştırdınız. Yeniden seçim istiyoruz. Sandık yanımızda açılsın. Sayımda biz de bulunacağız' diye bağırmaya koyulurlar.
     
Haber önce Karaburun'a, ardından da İzmir'e ulaşır. İzmir valiliği olay çıkmasından çekinerek muhtar seçiminin yenilenmesine karar verir. Muhtarın tek güvendiği jandarmadır. Karaburun ve İzmir'den destek birlikleri gelir. İkinci kez yapılacak seçimde de sandık yine köy odasına konur, jandarma köy ihtiyar heyetinin dışında kimseyi içeri bırakmaz. Bunun üzerine köylüler kapıya yüklenirler, jandarma havaya ateş açar. Yaralananlar olur. Yaralananlardan birisi bir kadındır. Jandarma dipçiği, omurlarını 2 yerinden kırar. 

Tüm yaşananlara karşın Mordoğanlılar arasında yılgınlık, korku, dağılma görülmez. İstekleri nettir; sandığı odadan alıp cami avlusuna koymak. 'Seçim orada olacak. Oylar gizli kullanılacak, sayım açık olacak', diye isteklerini bildirirler. Yoksa oy moy kullanmayacaklardır. Jandarmanın başındaki komutan kalabalığı dağıtamayacağını anlayınca isteği kabul eder, oy sandığı köy odasından çıkartılır, caminin avlusuna konur. Jandarmayla itiş kakış sırasında en önde direnen genç bir kadına yaşlı komşusu kadın, 'Evde küçük çocuğun beşikten düştü. Daha burada ne işin var!' diye çıkışacak olur.
Genç kadının yanıtı çok nettir:
-O dokuz ayda, bu dört yılda bir olur. Şimdi işim var, eve gelemem!
Böyle konuşan ve ardından da jandarma dipçiği yiyerek omurlarından ikisi kırılan genç kadının adı Mediha Aşık'tır. Köy okuluna devam etmiştir. Başkaca da ilçeye gidip gelmişliği bile sayılıdır. Aldığı dipçik darbesi sonucu uzun süre yatan Mediha Hanım, ayağa kalktığında artık dik duramayacak, yaşama gözlerini kapayıncaya değin çenesi yere değecek denli eğik yürümek zorunda kalacaktır. 
     
Seçim sonuçları Mediha Hanımla Mordoğanlıların istediği gibi olur ve eski muhtarın yerine Mordoğanlıların belirledikleri kendi adayları kazanır.
Dahası, bu olay 1946-1950 yılları arasında bütün 'muhalif' parti toplantılarında iktidara karşı örnek bir demokratik direniş olayı olarak anılır, 16 Şubat 1950 günlü ilk demokratik seçim yasasında, 'gizli oy, açık sayım ve oy sandıklarının okul ve mabet avlularına konulmasına' ilişkin hükümlerin alınmasında etkili olur.
Olayı öğrenen Demokrat Parti yöneticileri (*), Mediha Aşık'ı, altın saatle ve zincirle ödüllendirir. Bunun üzerine köy kurulu toplanarak şu kararı alır:
'Bu altın saat her nişanlanan genç kızın kolunda bir hafta dursun!' Bu karar, uzun yıllar uygulanarak geleneğe dönüşür ve altın saat, nişanlı kızların kollarında özgürlük simgesi olarak taşınır.
     
(*) Ne yazık ki çok partili dönemimizin başında seçimle işbaşına gelen yani sandıktan çıkarak iktidar olan Demokrat Parti, tarihe demokrasinin gereğini yerine getirmeyen parti olarak geçti ve varlığı 27 Mayıs 1960 darbesi ile noktalandı.  
................ 
NOT: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle, Gazeteci arkadaşım sayın Lütfü Dağtaş'ın bir yazısını aynen ilettim. Mordoğan'lı Demokrat Mediha'nın şahsında tüm kadınlara saygıyla...
.