YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

30 Mart 2017 Perşembe

ÜÇ KÖY-1 SAZAK...


Geçen hafta sonu, Cumartesi.
Pazar ve Pazartesi.
Günleri.
Üç köye gittim peşi peşine... 

Birincisi, Çeşme yarımadasında.
Karaburun'da.
Sakız adasının karşısında.
Sazak köyü adında...

1923 yılına kadar Sazak'ta.
100 kadar ev varmış burada.
Denizin karşısında.
Dağın başında...

Çoğunluğu Rum kökenli.
Birkaç tane de Türk ailesi.
300 nüfus yaşarmış Sazak'ta..
Barış içinde ve dostlukla...

1924 yılında.
Mübadelenin başlamasıyla.
Rumlar elveda demişler buraya.
Toptan göçmüşler Sakız adasına...

Köy bomboş kalmış.
Yakınlarda zaten yerleşim de yokmuş.
Taş evlerin önce çatıları çökmüş.
Sonra da köy harabeye dönüşmüş...

Daracık sokaklarıyla.
Birbirine yakın taş duvarlarıyla.
Köy bomboş ayakta durmakta.
Pencereleri özlemle Ege'ye bakmakta...

Belli ki geçen  90 yılda.
Kimsecikler uğramamış buraya.
Günümüzde zaten harap bir ortamda.
Sazak tek başına geçmişiyle yaşamakta..

Yıkıntılar arasında dolaşıyorsunuz.
Eski canlılığını hayâl ediyorsunuz.
Bir de bugünkü haline bakıyorsunuz.
Üzülüyorsunuz...


Sazak köyü Fotoğraflarım:

.